28 Kasım Cuma günü Karadeniz’de meydana gelen ciddi bir denizcilik olayı, “Kairos” ve “Virat” adlı iki petrol tankerini etkilemiş, bölgede geniş çaplı bir kurtarma operasyonunu ve güvenlik endişelerini tetiklemiştir. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun açıklamalarına göre, olaylarda “Kairos” gemisindeki 25 mürettebatın tamamı başarıyla kurtarılırken, “Virat” tankerindeki 20 mürettebatın sağlık durumlarının iyi olduğu tespit edilmiştir. Bu gelişmeler, ilk aşamada personel kaybı yaşanmamasının güvence altına alındığını ortaya koymuştur.

Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü (KEGM) bünyesindeki ekipler, olayın hemen ardından hızlı ve koordineli bir müdahale başlatmıştır. Olay yerine KEGM-10 ve KEGM-9 hızlı tahliye botları, “Kurtarma-12” römorkörü ve “Nene Hatun” acil müdahale gemisi sevk edilmiştir. “Kairos” gemisinden tahliye edilen 25 mürettebat, KEGM-10 botu aracılığıyla Kocaeli’nin Kandıra ilçesindeki limana güvenli bir şekilde nakledilmiştir. Bakan Uraloğlu, kurtarma çalışmalarının profesyonelce ve zamanla yarışarak gerçekleştirildiğini, sürecin tüm ilgili birimlerin tam koordinasyonuyla yakından takip edildiğini belirtmiştir.

Denizcilik Genel Müdürlüğü tarafından edinilen bilgilere göre, “Kairos” tankerinin Rusya’nın Novorossiysk limanına doğru seyir halindeyken Türkiye kıyılarından yaklaşık 28 deniz mili açıkta “dışarıdan bir etkiyle” yangın çıktığı bildirilmiştir. Aynı şekilde, “Virat” isimli tankerin de Karadeniz’de takriben 35 deniz mili açıkta “isabet aldığını bildirdiği” açıklanmıştır. Bakan Uraloğlu, her iki geminin de patlama anında boş olduğunu teyit ederek, potansiyel büyük bir çevresel felaketin önüne geçildiğini ifade etmiştir. Ancak, “Kairos” gemisindeki yangının devam ettiği bilgisi, olayın tamamen kontrol altına alınamadığına işaret etmektedir.

Olayın kesin nedeni henüz belirlenmemiş olmakla birlikte, Reuters tarafından yapılan analizler, “Kairos” ve “Virat” gemilerinin Rusya’nın 2022’deki Ukrayna’ya yönelik tam kapsamlı işgalinin ardından uygulanan uluslararası yaptırımlar listesinde yer aldığını ortaya koymuştur. Bu bilgi, olayın sıradan bir deniz kazasından öte, Karadeniz’deki mevcut jeopolitik gerilimler ve çatışma dinamikleriyle ilişkili olabileceği yönündeki incelemelerin derinleştirilmesine neden olmuştur. Yaptırımlara tabi gemilerin kritik deniz bölgelerinde faaliyette bulunması, denizcilik güvenliği risklerini artırıcı bir faktör olarak değerlendirilmektedir.

Karadeniz’de geçmişte de benzer denizcilik olayları yaşanmıştır. Reuters’ın raporları, son yıllarda bölgede gemilerin mayınlara çarptığı ve bazı mayınların serbestçe sürüklendiği vakaların tespit edildiğine dikkat çekmiştir. Bu tarihsel arka plan, mevcut patlamaların potansiyel nedenleri arasında deniz mayınları ihtimalinin de göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir. Bölgede devam eden askeri faaliyetler, ticari deniz trafiği için ek riskler oluşturmakta ve seyrüsefer güvenliğinin karmaşıklığını artırmaktadır.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, bu kritik süreçte tüm ilgili kurumların koordinasyon içinde çalıştığını vurgulamış ve olayın tüm yönleriyle yakından takip edildiğini belirtmiştir. Bakan Uraloğlu, profesyonel müdahale ekibine teşekkür ederek, sürecin titizlikle yönetilmeye devam edileceğini ifade etmiştir. Bu açıklama, Türkiye’nin Karadeniz’deki denizcilik güvenliğine verdiği önemi ve acil durumlara müdahale kapasitesini tescillemiştir. Olayın nihai nedeninin tespiti amacıyla kapsamlı bir soruşturmanın başlatılması beklenmektedir; bölgesel ve uluslararası denizcilik otoritelerinin güvenlik protokollerini gözden geçirmeleri muhtemeldir.

Karadeniz’in jeopolitik önemi ve mevcut çatışma ortamı göz önüne alındığında, bu tür denizcilik olayları bölgedeki hassasiyeti artırmaktadır. Tankerlerde meydana gelen patlamaların ve yangınların derinlemesine incelenmesi, uluslararası denizcilik güvenliği standartlarının ve operasyonel protokollerin yeniden değerlendirilmesi için bir zemin oluşturmaktadır. Olayın nihai bulguları, Karadeniz’deki denizcilik politikaları üzerinde önemli etkiler yaratabilir.