Formula 1 dünyası, küresel çekiciliğinin zirvesine ulaşırken, finansal açıdan da dudak uçuklatan bir büyüme sergiliyor. Son haberler, bu yükselişin en çarpıcı örneklerinden birini gözler önüne serdi: Mercedes F1 takım patronu Toto Wolff, hisselerinin bir kısmını siber güvenlik firması CrowdStrike’ın CEO’su George Kurtz’a devretti. Bu anlaşma, sporun ulaştığı ekonomik seviyeyi kanıtlar nitelikte.

Anlaşmanın detaylarına bakıldığında, Wolff, kişisel holdingindeki hisselerin yüzde 15’ini, yani takımın toplamda yüzde 5’ine denk gelen kısmını, Amerikalı milyarder George Kurtz’a sattı. Bu satış, Mercedes F1 takımına tam 6 milyar dolarlık (yaklaşık 4.6 milyar sterlin) bir değerleme biçti. Bu, F1 tarihinde bir takım için kaydedilen en yüksek değerlemeyi temsil ediyor. Satış işleminden 300 milyon dolar (yaklaşık 230 milyon sterlin) gelir elde eden Wolff, takım patronu ve CEO’su olarak görevine devam edecek; Mercedes F1’in yönetim yapısı değişmeyecek. Kurtz, yatırımın kişisel fonlarından geldiğini, şirketi CrowdStrike ile ilgili olmadığını belirtti. Aynı zamanda takımın ana yönetim kuruluna katılmayacak, ancak stratejik yönlendirme komitesinde bir sandalye sahibi olarak önemli konularda görüş bildirecek.

F1 değerlemelerindeki bu şaşırtıcı artışın ardında pek çok faktör yatıyor. Sportif çekiciliğin küresel çapta yükselişi, özellikle Netflix’in “Drive to Survive” belgesel serisinin etkisiyle ABD pazarında yakalanan ivme büyük rol oynuyor. Austin, Miami ve Las Vegas gibi yeni yarış lokasyonları, Kuzey Amerika’daki Formula 1 ilgisini doruklara taşıdı. Ayrıca, 2021’de uygulamaya konulan maliyet sınırı (cost cap) sayesinde takımların giderleri daha öngörülebilir hale geldi, bu da finansal istikrarı güçlendirdi. Uzun vadeli sponsorluk anlaşmaları ve istikrarlı gelir akışları da takım değerlerinin katlanmasına zemin hazırladı. Mercedes F1’in değeri, sadece 2020’den bu yana yedi kattan fazla artış göstererek, bu küresel büyümeyi en net şekilde yansıtıyor. Geçtiğimiz yaz gösterime giren ve 630 milyon doların üzerinde hasılat yapan F1 filmi de sporun popülaritesinin bir başka göstergesiydi.

George Kurtz, Formula 1’i şu anda “gelişen bir iş” ve “dönüm noktasında” olarak tanımlıyor. Yatırım kararının temelinde, sporun genel olarak, F1’in ve takım değerlemelerinin büyüyeceğine olan inancı yatıyor. Kurtz’un benzersiz geçmişi, hem bir yarışçı hem de başarılı bir teknoloji girişimcisi olması, F1’in geleceği için gerekli olan hem yarış dinamiklerini hem de teknoloji işlerinin gerçeklerini anlamasına olanak tanıyor. Bu kombinasyon, özellikle sporun teknolojiyle iç içe geçtiği günümüz dünyasında, değerli bir bakış açısı sağlıyor. Kurtz, “NBA veya NFL gibi bir şeye dönüşebilir mi? Bence evet, bu yüzden yatırım yaptım,” sözleriyle F1’in potansiyeline olan güvenini dile getiriyor.

Bu değerleme, Mercedes’i diğer spor franchise’larıyla karşılaştırdığımızda da dikkat çekici bir konuma yerleştiriyor. F1’in en değerli iki takımından biri olan Mercedes, yaklaşık 6.5 milyar dolar değerlemeye sahip Ferrari’nin hemen arkasında yer alıyor. Avrupa futbolunda, Mercedes’in değeri Manchester United’dan biraz daha az olsa da, Liverpool’dan biraz daha fazla. Bu, F1 takımlarının artık geleneksel spor devleriyle aynı ligde değerlendirildiğini gösteriyor. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki NFL veya NHL gibi liglerdeki takımların değerlemeleri genellikle çok daha yüksek olsa da, F1’in küresel erişimi ve büyüme potansiyeli, bu alandaki yatırımcı ilgisini artırıyor. Sponsorluklar, lisans gelirleri, F1 ödül paraları ve diğer iç spor gelirleri (örneğin Williams ve Aston Martin’e şanzıman satışı) Mercedes’in gelir kaynaklarını oluşturuyor.

Sonuç olarak, Toto Wolff’un hisse satışı ve Mercedes F1’in rekor değerlemesi, Formula 1’in sadece bir motor sporları etkinliği olmaktan çıkıp, küresel çapta devasa bir iş ve eğlence imparatorluğuna dönüştüğünün en güçlü kanıtlarından biridir. Bu anlaşma, sporun finansal geleceği için umut verici bir tablo çizerken, teknoloji ve spor dünyasının kesişiminde yeni iş modelleri ve büyüme fırsatları yaratmaya devam edeceğini müjdeliyor. F1’in bu dönüşüm yolculuğunda, yeni yatırımlar ve artan popülariteyle daha da parlak bir gelecek inşa ettiğini söylemek mümkün.