Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, HAK-İŞ Konfederasyonu 50. Kuruluş Yıldönümü Programı’nda işçilerin ve emekçinin değerlerine dair güçlü bir mesaj verdi. Cumhurbaşkanı, “Kurulan tuzakları boşa çıkardık” ifadesini kullandı ve bu ifadeyi, 12 Eylül, 28 Şubat, Gezi Olayları ve darbe girişimleri gibi tarihsel anlarla birlikte ortaya koydu. Bu olaylar, medeniyetin temel değerlerini ve millî iradeyi korumak için birlikte mücadele ettiğini gösteriyor. Erdoğan, bu mücadelede sendikaların, işçi ve işveren arasındaki ilişkideki dengenin korunması gerektiğini vurguladı.

Erdoğan, emekçinin teri ve emeğinin ideolojik, hizbe veya gruplara ipotek edilemeyeceğini belirtti. “Alın teri ideolojiye ipotek edilemez” diyerek, işçilerin sadece bir parti veya grup tarafından temsil edilemeyeceğini, kendi emeklerinin kutsal olduğunu vurguladı. Bu ifade, işçilerin yalnızca bir politik görüşüne bağlı olmaması gerektiğini, aynı zamanda işveren ile birlikte çalışmanın doğru olacağını gösteriyor. İşçi ve işveren arasındaki ilişkiyi, sadece bir dövüş değil, bir karşılıklı sorumluluk olarak tanımladı. Her iki tarafın da hakları olduğu, birbirine karşı hak ve adalet temelinde çalışması gerektiği belirtildi.

Erdoğan, Mehmet Akif Ersoy’un “Bekayı hak tanıyan, sa’yi vazife bilir; Çalış, çalış ki beka şayi olursa hak edilir.” beytiyle konuşmalarını açtı. Bu beyt, çalışmanın değerini, emekçinin dayanışmasını ve hedeflerini doğruladığını gösteriyor. Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin günümüzdeki gelişimine katkıda bulunan temel unsurların işçiler olduğunu belirtti. İşçilerin değil, sadece ekonomik etkileri değil, toplumsal yapının temel taşı olduğunu savundu. Toplumun gündelik yaşamını sürdürebilmesi için emekçinin rolü, sadece bir iş gücü değil, bir kitle olarak düşünüldüğünü anlattı.

İşçi ile işveren arasındaki ilişkiyi, sadece bir karşılaştırmaya değil, bir dengede ele alındığını vurguladı. Bu dengenin bozulması, emek mücadelesine zarar verdiğini belirtti. Özellikle işverenlerin, emekçilere karşı ideolojik bir yaklaşımla karşı çıkması, toplumun güvenini ve istikrarını etkilediğini ifade etti. Erdoğan, bu tür yaklaşımın emekçinin değerlerini yitirmesine neden olduğunu, aynı zamanda toplumun özünü sarsmasına yol açtığını belirtti. Bu nedenle, toplumun temel değerlerini korumak için işçilerin, sendikalarının ve hükümetin bir arada olmasının önemli olduğunu savundu.

Erdoğan, tarihsel mücadelelerde Türk toplumunun kendi iradesini koruduğunu anlattı. 12 Eylül, 28 Şubat, Gezi Olayları ve darbe girişimleri gibi olaylarda, işçilerin birlikte hareket etmesi, toplumun adaleti ve bağımsızlığını korumasına katkı sağladı. Bu olaylarda, toplumun emekçi temsilcileriyle birlikte hareket etmesi, tarih boyunca kurulan tuzakları boşa çıkardığını ifade etti. Bu tuzaklar, hükümetin devrilmesi, milletin iradesinin bozulması gibi sonuçlar doğurmuştu. Erdoğan, bu mücadelelerin, yalnızca bir siyasi olay değil, toplumsal bir dayanışma olarak değerlendirildiğini savundu.

Bakan Işıkhan’ın da katılımıyla, çalışmanın her alanda güçlendirilmesi kararlaştırıldı. Çalışma hayatının tüm alanlarında emekçinin payının artacağı, toplumsal düzenin daha dengeli ve adaletli hale geleceğine dair umut ifade edildi. Bu karar, sadece iş dünyasında değil, eğitim, sağlık, ulaşım gibi diğer alanlarda da emekçinin değerinin ön plana çıktığını gösteriyor. Türkiye’nin geleceğinin, emekçinin ve işverenin birlikte çalışmasıyla şekilleneceğini vurguladı. Bu yaklaşım, toplumun sürdürülebilir bir şekilde gelişmesi için önemli bir adım olarak değerlendirilmesi gerekir.

Erdoğan’ın mesajı, işçilerin sadece ekonomik bir unsulardan değil, toplumsal ve medeniyetsel bir değer olarak nasıl görüldüğünü gösteriyor. Emekçinin, bir ideolojiye bağlı olmaması, toplumun kendi iradesini koruması açısından kritik bir rol oynadığını vurguladı. Bu mesaj, hem işçiler hem de toplumun temel değerlerine dair bir fark yaratıyor. Türkiye’nin geleceğinde, emekçi ile işveren arasındaki dengenin, adalet ve huzur içinde korunması gerekiyor. Bu, hem ekonomik hem de toplumsal istikrarın temelini oluşturuyor.