Türk otomotiv piyasasında önemli bir dönüşüm rüzgarı esiyor. Kısa süre önce yürürlüğe giren ek vergi düzenlemeleri, özellikle Avrupa Birliği ve Serbest Ticaret Anlaşması dışındaki ülkelerden ithal edilen binek araçların fiyatlarını derinden etkileyecek. Bu yeni uygulama, 22 Kasım itibarıyla resmen hayata geçti ve sektörde büyük yankı uyandırdı.

Cumhurbaşkanı kararı ile 22 Eylül’de Resmî Gazete’de yayımlanan bu düzenlemeler için tanınan 60 günlük süre 21 Kasım Cuma günü gece yarısı sona erdi. Artık mevcut yüzde 10’luk taban gümrük vergisine ek olarak, tüm binek otomobil sınıflarında ekstra mali yükümlülükler uygulanacak. Bu durum, otomobil almayı düşünen veya sıfır araç pazarıyla ilgili herkes için yeni bir dönemin başlangıcını işaret ediyor.

Ek vergi oranları araç tipine göre farklılık gösteriyor ve maliyet artışını doğrudan belirliyor. Konvansiyonel ve plug-in olmayan hibrit otomobiller için yüzde 25’lik ek vergi ya da araç başına en az 6 bin ABD Doları, hangisi yüksekse o oran uygulanacak. Plug-in hibrit araçlar ise yüzde 30’luk bir ek vergi veya minimum 7 bin ABD Doları gibi daha yüksek bir eşikle karşılaşacaklar. Tamamen elektrikli otomobiller de bu artıştan payını alacak; yüzde 30’luk ek vergi ya da en az 8 bin 500 ABD Doları, yine yüksek olan miktar geçerli olacak.

Bu düzenlemeler, başta Çin, Japonya, Meksika ve Güney Afrika gibi önemli otomobil üreticisi ve ihracatçısı ülkelerden gelen araçların Türkiye’deki satış fiyatlarını doğrudan etkiliyor. Özellikle Uzak Doğu menşeli araçların popülerliği göz önüne alındığında, bu durum pazar dinamiklerinde köklü değişikliklere yol açabilir. Matrahsız fiyatı 1 milyon TL olan bir aracın yeni ek vergiyle birlikte 250 bin TL’lik bir artış görmesi ve bu rakamın üzerine eklenen ÖTV ve KDV ile toplam fiyat artışının 540 bin TL’ye ulaşması, tüketiciler için ciddi bir bütçe farkı anlamına geliyor.

Sektör uzmanları, ek vergi düzenlemesinin ithal otomobillerin rekabet gücünü zayıflatacağını öngörüyor. Türkiye pazarında rekabet avantajını kaybeden bazı otomobil modellerinin ülkedeki satış ağını tamamen çekebileceği konuşuluyor. Bu durum, araç çeşitliliğinin azalmasına ve belirli markaların pazar paylarında önemli değişimlere neden olabilir. Yerli üretimi teşvik etme amacı taşıyan bu tür kararlar, kısa vadede piyasada belirsizlik yaratırken, uzun vadede yerel üretimin ve sanayinin gelişimine katkıda bulunma potansiyeli taşıyor.

Otomotiv sektöründe yaşanan bu gelişmeler, hem araç alıcıları hem de sektördeki tüm paydaşlar için yeni stratejiler gerektiriyor. Tüketiciler, artan fiyatlar karşısında araç tercihlerini ve bütçelerini yeniden gözden geçirmek zorunda kalırken, markalar da ithalat ve üretim planlamalarını bu yeni koşullara göre revize etmek durumundalar. Türk otomotiv pazarı, bu ek vergi hamlesiyle birlikte ithal ürünlerin cazibesinin azaldığı, yerli ve AB menşeli araçların daha ön plana çıkabileceği bir döneme giriyor gibi görünüyor. Bu büyük değişim, gelecekte otomobil sahibi olma deneyimini önemli ölçüde şekillendirecek.

Bu gelişmelerin piyasaya yansımalarını ve tüketicilerin alım kararları üzerindeki etkilerini önümüzdeki dönemde daha net göreceğiz. Otomotivdeki bu yeni sayfa, sektörün ve tüketici alışkanlıklarının nasıl bir evrim geçireceğini merak konusu haline getiriyor.