İstanbul merkezli önemli bir operasyon, ülkenin sağlık sisteminde ciddi bir usulsüzlüğü ortaya çıkardı. Balıklı Rum Hastanesi Çocuk Psikiyatri Bölümü’nde organize bir sahte reçete şebekesi, Sosyal Güvenlik Kurumu’nu (SGK) tam 112 milyon TL zarara uğrattı. Bu büyük çaplı dolandırıcılık, toplumun sağlık hizmetlerine olan güvenini sarsarken, kamu kaynaklarının korunması gerekliliğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nın titiz çalışmasıyla yürütülen soruşturma, 2017-2021 yılları arasındaki dört yıllık bir süreci kapsıyor. Bu dönemde, aralarında bir profesör, eczacılar, tıbbi sekreter ve ilaç mümessillerinin de bulunduğu toplam yedi şüpheli hakkında gözaltı kararı verildi. Şüphelilerin, sistemli bir şekilde hareket ederek kurumu zarara uğrattıkları iddia ediliyor.

Şebekenin işleyişi oldukça karmaşıktı. Hastane ve Medula sistemine herhangi bir kayıt yapılmadan, mevcut hastaların kişisel verileri yasa dışı yollarla ele geçirildi. Ardından, bu kişiler muayene edilmiş gibi gösterilerek, özellikle bağımlılık yapıcı veya yüksek maliyetli kırmızı ve yeşil reçeteye tabi ilaçlar için sahte reçeteler düzenlendi. Bu usulsüz belgeler daha sonra SGK’ya faturalandırılarak haksız kazanç sağlandı.

Soruşturma derinleştikçe, dolandırıcılığın farklı katmanları açığa çıktı. SGK’nın provizyon vermediği, özel kliniklerde takip edilen, hatta hastaneye hiç gelmemiş kişilerin adlarına bile reçeteler yazıldığı tespit edildi. On günlük kontrol muayene süresi dolmuş veya hastanenin başka bölümlerinde kayıtlı olup da çocuk psikiyatri bölümünde kaydı bulunmayan hastalar için de usulsüz protokol numaralarıyla düzenlenmiş faturalar belirlendi. Bu reçetelerle haksız yere temin edilen bazı ilaçların, kimliği belirsiz yabancı uyruklu şahıslara satılarak ek maddi çıkar sağlandığı da ortaya kondu.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, bu şüpheliler hakkında “Zincirleme Şekilde Kamu Görevlisinin Resmi Belgede Sahteciliği”, “Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Zararına Dolandırıcılık” ve “Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme ve Ele Geçirme” gibi ağır suçlardan işlem başlattı. Prof. Dr. A.E., tıbbi sekreter N.Ö., eczacılar Y.E. ve A.H., eczane çalışanı R.Ç. ile ilaç mümessilleri C.K. ve E.Ç. hakkında arama, yakalama ve gözaltı talimatları verildi. Bu kararlar, yolsuzlukla mücadeledeki kararlılığı gösteriyor.

Bu olay, Medula gibi kritik ulusal sağlık sistemlerinin ne denli siber güvenlik tehditleri altında olduğunu veya iç suiistimallere ne kadar açık olabileceğini gözler önüne serdi. Dijitalleşen sağlık hizmetlerinde kişisel verilerin korunması ve sistem entegrasyonlarının güvenliği hayati önem taşıyor. Öte yandan, olayın merkezinde bir profesörün bulunması, sağlık sektöründeki etik değerlerin erozyonu hakkında endişe verici soruları da beraberinde getiriyor. Hasta-hekim güven ilişkisinin temelden sarsıldığı bu tür vakalar, mesleki sorumluluğun ihmalinin ağır sonuçlarını gösteriyor.

Tespit edilen bu büyük vurgun, sadece bireysel bir suç teşkil etmiyor, aynı zamanda sağlık sistemimizdeki olası zafiyetleri de işaret ediyor. SGK’nın denetim mekanizmalarının etkinliği, hastane yönetimlerinin iç kontrol süreçleri ve Medula sisteminin veri doğrulama algoritmalarının güçlendirilmesi gibi konular bu tür olayların bir daha yaşanmaması için kritik öneme sahip. Soruşturmanın çok yönlü devam etmesi, daha geniş bir ağın deşifre edilebileceği ve sistemin bu tür suiistimallere karşı nasıl daha dirençli hale getirilebileceği konusunda yol gösterici olabilir.

Kamuoyunun bu olaya tepkisi oldukça yüksek. Harcanan her liranın vergi mükelleflerine ait olması, meselenin ciddiyetini artırıyor. Sağlık gibi temel bir haktan suistimal yoluyla çıkar sağlanması, toplum vicdanında derin yaralar açıyor. Devam eden soruşturmanın şeffaf bir şekilde yürütülmesi ve sorumluların adalet karşısında hesap vermesi, kamuoyunun beklentileri arasında yer alıyor. Bu tür operasyonlar, sağlıkta yolsuzlukla mücadelede önemli bir adım teşkil ediyor.