2026 yılı asgari ücretinin belirlenmesi hedefiyle Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun aralık ayının ilk haftasında çalışmalarına başlaması öngörülüyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliğinde gerçekleşecek bu süreç, milyonlarca çalışanı doğrudan etkileyecek bir karara zemin hazırlarken, işçi temsilcilerinin masadaki yerini almayacağı açıklaması sürece farklı bir boyut kazandırdı.

Komisyonun ilk toplantısında, 2026 asgari ücret tespit sürecine ilişkin takvimin belirlenmesi planlanıyor. Ardından düzenlenecek müteakip oturumlarda ise tarafların talepleri ile güncel ekonomik veriler kapsamlı bir şekilde değerlendirilmeye alınacak. Genel beklenti, komisyonun bu dönemde toplam dört toplantı gerçekleştirmesi yönünde şekillenmiştir.

İşçi konfederasyonu TÜRK-İŞ’in Başkanlar Kurulu, Komisyon’un mevcut yapısında köklü bir değişiklik yapılmadığı sürece 2026 yılı asgari ücreti görüşmelerine katılmayacağını net bir şekilde ifade etti. Bu karar, 21 Ekim’de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda düzenlenen Üçlü Danışma Kurulu toplantısında işçi, işveren ve hükümet temsilcileri arasında komisyonun temsil dengesi ve karar alma süreçleri üzerine yapılan görüşmelerin ardından geldi.

Halihazırda geçerli olan 2025 yılı asgari ücreti, bir işçi için brüt 26 bin 5 lira 50 kuruş, tüm yasal kesintiler düşüldüğünde net 22 bin 104 lira 67 kuruş olarak uygulanmaktadır. Geçtiğimiz dönemde, yani 2025 yılı için belirlenen asgari ücrette yüzde 30’luk bir artış oranı tespit edilmişti.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı konuşmada, 2026 asgari ücretini belirlemek üzere aralık ayında toplanacak komisyonun, tüm kesimlerin mutabık kalacağı bir tutarda uzlaşma sağlamasını umut ettiğini dile getirdi. Bakan Işıkhan, 2002 yılında 184 lira olan asgari ücretin, yapılan artışlarla reel olarak yüzde 223 oranında yükseltilerek 22 bin 104 liraya ulaştığını vurguladı.

2016 yılında uygulamaya konulan asgari ücret desteği, işverenlerin üzerindeki yükü hafifletmeyi hedefleyen önemli bir mekanizma olarak öne çıkmaktadır. Bu destek miktarı, 2025 yılı için aylık 1000 liraya çıkarılmış olup, 2025 yılının ilk sekiz aylık döneminde yaklaşık 1,5 milyon işletmeye toplam 41,6 milyar lira tutarında ödeme gerçekleştirilmiştir. Bu teşvik sistemi, özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin istihdam maliyetlerini yönetmelerine yardımcı olarak ekonomik dengeye katkı sağlamaktadır.

Milyonlarca çalışanın merakla beklediği 2026 yılı asgari ücretine yönelik çeşitli senaryolar da gündeme gelmektedir. Eğer yüzde 20 oranında bir artış gerçekleşirse, asgari ücretin net 26 bin 584 TL, brüt ise 31 bin 206 TL seviyesine yükseleceği hesaplanmaktadır. Bu oran, mevcut ekonomik göstergeler ve enflasyon beklentileri dahilinde değerlendirilen olası seçeneklerden birini temsil etmektedir. İşveren kesiminin maliyet kontrolü odaklı beklentileri, bu senaryonun potansiyel gerçekleşme olasılığını artırmaktadır.

Diğer bir senaryo ise yüzde 23’lük bir artış öngörmektedir. Bu durumda, yeni asgari ücretin net 27 bin 188 TL, brüt ise 31 bin 986 TL olarak belirleneceği tahmin edilmektedir. Bu ihtimal, işçi kesiminin yaşam maliyetindeki artışları dengelemeye yönelik talepleri ile işverenlerin maliyet yapılarını gözeten dengeli bir yaklaşım arayışını yansıtabilir. Orta yol olarak değerlendirilebilecek bu oran, taraflar arasında uzlaşmayı kolaylaştırma potansiyeli taşımaktadır.

Gündemdeki bir başka potansiyel artış oranı ise yüzde 25’tir. Bu senaryo doğrultusunda, 2026 yılı için asgari ücretin net 27 bin 630 TL, brüt 32 bin 506 TL olarak revize edileceği öngörülmektedir. Komisyonun müzakereleri sonucunda, bu ve benzeri oranlar üzerinden nihai bir karara varılması beklenmektedir. Bu senaryo, özellikle yüksek enflasyonist baskılar altında alım gücünü koruma ihtiyacını vurgulayan kesimlerin beklentileriyle daha yakından örtüşmektedir.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun aralık ayı boyunca sürecek yoğun mesaisinin ardından, 2026 yılına ilişkin asgari ücretin yılın son günlerinde kamuoyuna açıklanması beklenmektedir. Bu karar, Türkiye ekonomisi ve geniş işgücü piyasası üzerinde doğrudan ve önemli etkiler yaratacaktır. Özellikle işsizlik oranları, istihdam teşvikleri ve genel satın alma gücü üzerindeki potansiyel yansımaları, kararın kapsamlı ekonomik analizini zorunlu kılmaktadır. Tüm tarafların beklentilerini ve mevcut ekonomik koşulları dengeleyecek bir kararın ortaya çıkması büyük önem taşımaktadır.